Prime'a abone ol

Ücretsiz üye olun

  • Favori makalelerinize hızlı erişim sağlayın

  • Son dakika haberleri ve favori sürücülerle ilgili bildirimleri yönetin

  • Yorumlarınızla sesinizi duyurun

Motorsport prime

Premium içeriği keşfedin
Prime'a abone ol

EDİSYON

Türkİye
Yorum

Nürburgring Kraliçesi’ne vedam

Bugün başta Almanya olmak üzere, tüm dünyada, motor sporları adına üzücü bir gün. Işıldayan gülüşü ve hırslı kişiliğiyle tanıdığımız Sabine Schmitz, bugün 3 yılı aşkın bir süredir mücadele ettiği kanser savaşında, hastalığa yenik düştü.

Sabine Schmitz, All-Inkl Motorsport, Chevrolet RML Cruze TC1

Sabine Schmitz, All-Inkl Motorsport, Chevrolet RML Cruze TC1

FIA WTCC

Sabine, Nürburg kentinde küçük bir otel işleten bir çiftin kızı olarak dünyaya geldi. Küçük Alman kızımız diğer arkadaşlarının aksine Barbie oynayarak değil, futbol maçlarına katılıp makinelerle uğraşarak büyüdü.

Sabine’in belki de en büyük şansı ailesinin otelinin, küçük Nürburg kentindeki sayılı otellerden olmasıydı. O zamanlar meşhur “Yeşil Cehennem”, Formula 1 ve diğer pek çok seriye ev sahipliği yapıyordu. Küçük Sabine de daha genç yaşta bu sayede, Nelson Piquet gibi F1 ve motor sporları dünyasının önde gelen isimleriyle tanışma fırsatı yakalamış ve gelecekteki kariyerini daha o zamandan çizmişti.

Sabine, Nordschleife’daki ilk tam turunu, henüz 17 yaşındayken, ehliyeti olmadan annesinin BMW’sini gizlice evden kaçırarak atmıştı. O günden sonra BMW ve Nordschleife’nin, Sabine’in 2 vazgeçilmezi olduğunu söyleyebiliriz.

Sabine 1996’da henüz 27 yaşındayken, Nürburgring 24 Saat yarışını kazanan ilk –ve bugüne kadar tek- kadın oldu. Sabine’i galibiyete götüren araç, “Eifel Yıldırımı” lakaplı bir BMW M3’tü. Sabine, sonraki sene tekrardan herkesi şaşırtarak, Nürburgring 24 Saat’i bir kez daha kazandı ve adını, Nürburgring tarihine altın harflerle yazdırdı.

Sabine, 1998’de ise VLN şampiyonasını da kazanarak, bu başarıyı elde eden ilk kadın sürücü oldu.

Bu kadar tehlikeli ve cesaret isteyen bir pistte, bu kadar başarıyı elde edebilen ender isimlerden Sabine Schmitz. Belki de bu yüzden hem rakiplerinin hem de taraftarlarının saygısını ve “Nürburgring’in Kraliçesi” lakabını kazandı.

Sonrasında BMW için CHC ve VLN şampiyonalarında yarışan Shmitz, bu serilerde de galibiyetler elde etti. Nürburgring Kraliçesi ayrıca 2 kez, Nürburgring’de düzenlenen WTCC serisi yarışlarına katıldı ve her 2 seferde de puan kazandı.

Schmitz ayrıca “dünyanın en hızlı taksi şoförü” unvanına da sahip. Schmitz, yıllarca Nürburgring pistinde BMW M5’iyle “Ring Taxi” hizmetini sürdürerek, Yeşil Cehennem etrafında yıllık yaklaşık 1200 tur atarak bu unvanı kazandı. Schmitz’in vefat edene kadar Nürburgring etrafında 30 binden fazla tur attığı düşünülüyor.

Schmitz 2005 yılında ileride eşi olacak Klaus Abbelen’le Frikadelli Racing’i kurdu ve 2008 yılında Nürburgring 24 Saat yarışında Porsche 997’yle 3.lüğü alarak takımın şu ana kadarki en iyi sonucuna imza attılar. Schmitz, bu ortaklığın bir sonucu olarak son birkaç yıldır Nürburgring etrafında daha çok Porsche araçlarını sürüyordu.

Peki Schmitz neden benim için bu kadar değerli?

Ben bir milenyum çağı çocuğu olarak, televizyon başında Top Gear izleyerek büyüdüm. Jeremy Clarkson, James May ve Richard Hammond benim için yanından ayrılmak istemediğim 3 amca gibiydi. Bu üçlünün yanına bir de Stig’i koyunca, program benim için inanılmaz bir lezzete dönüşüyordu. Fakat program BBC’nin olduğundan, -özel bölümler haricinde- genelde Birleşik Krallık’ta çekiliyordu ve bu 4 erkek haricinde programda başka bir sürekli isim yoktu. Bu durum, 3 kafadar Nürburgring’de bölüm çekme kararı alınca değişti.

Yukarıda da bahsettiğim gibi Sabine Schmitz, Nürburgring’in Kraliçesi ve orada bir program yapmayı düşünüyorsanız, onu anmadan olmaz. Dolayısıyla birçok markanın araçlarını test ettiği Nordschleife’da çekilen bölümlere Sabine de konuk oldu ve böylece henüz 8-9 yaşlarındaki Memet’in de gözü açıldı.

3 kafadar BBC’den ayrılıp Amazon’a, The Grand Tour programını çekmek için geçtiğinde, Sabine de BBC tarafından düzenli bir sunucu olarak Chris Harris ve diğer sunuculara eşlik etmesi için Top Gear’a çağrıldı ve böylece onun bulaşıcı gülüşünü hepimiz televizyonlarımızda daha sık seyreder olduk.

Sabine, 2 yıl önce 2017’den beri özel bir kanser türüyle savaştığını duyurmuş ve mücadeleye devam edeceğini söylemişti. Her ne kadar mücadelesinde iyi ilerlemeler kat ediyor olsa da Sabine, koronavirüs pandemisinin etkisiyle, tedavisinde gerileme yaşadı. Bugün sabah uyandığımda ise, çocukluk kahramanlarımdan birinin, daha 51 yaşındayken vefat ettiğini öğrenmiş oldum.

Otomotiv dünyasını sarsan haberin ardından Chris Harris, bu sabah Sabine için attığı veda tweetinde: "Işıklar içinde uyu inanılmaz, güçlü, komik insan." yazarken, Jeremy Clarkson tweetinde Schmitz'i şöyle tanımladı: "Çok güler yüzlü ve deli dolu birisiydi."

(Aşağıdaki tweet aracılığıyla Chris Harris'in Sabine anısına Top Gear'in sitesinde yayınladığı özel yazısına da ulaşabilirsiniz.)

 

Motor sporları dünyası ne yazık ki halen erkek egemenliğinde diyebiliriz. Şu anda Formula 1’de, WRC’de ya da MotoGP’de yarışan herhangi bir kadın sürücü yok. Durum böyle olunca Sabine’i görene kadar benim için motor sporları da sadece erkeklerin yarışabildiği bir dünya olarak görünüyordu. Fakat Sabine, dizel Ford Transit’iyle, Jeremy Clarkson’ın dizel S-Type Jaguar aracıyla yakalayabildiği sürenin sadece birkaç saniye gerisinde kalınca ben, durumun böyle olmadığını hızlıca anladım.

Bugünlerde doğrudan gridde olmasalar da F1’de; Jamie Chadwick, Susie Wolff ya da Claire Williams gibi isimlere rastlayabiliyoruz, fakat bunun belki de en büyük sebebinin, 80’lerde Audi Quattro’nun direksiyonundaki Michele Mouton’un, 90’larda ise BMW M3’ün direksiyonundaki Sabine Shmitz’in verdiği çabalar olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Michele, Walter Röhrl ve Hannu Mikkola gibi rakiplerinin cinsiyetçi yorumlarıyla başa çıkarken aynı zamanda Audi Quattro'suyla WRC'de şampiyonluğu kovalıyordu.

Sabine de Almanya gibi motor sporlarının kalesi denilebilecek bir ülkede herkese, başarının cinsiyet fark etmeksizin, sadece hırs ve cesaret yolundan geçtiğini gösterdi.

Bu tür hırslı ve başarılı kadınlar var oldukça, artık 21. yüzyılda motor sporları dünyasının herkesi benimseyen bir oluşum halini alacağına inancım tam. Ben de bu yüzden bunun bir gün gerçekleşmesi adına önayak olan bu süper-kadına, ilk özel haberim yoluyla veda etmek istedim.

Sabine; hırsıyla, azmiyle ve hiç sönmeyen gülüşüyle dünya genelindeki tüm motor sporları severlere ve genç kızlara ilham kaynağı oldu. Umarım gittiği yerde gülüşüyle insanları mutlu etmeye devam eder.

Işıklar içinde uyu Sabine...

Nürburgring Kraliçesi’ne saygılarım ve ailesine en içten duygularımla,

Memet Kağan Bilgili

Motorsport topluluğunun bir parçası olun

Yorumlara katılın
Önceki haber NES: Emir'den çifte dördüncülük
Sonraki haber NES: Aşarı, mekanik probleme rağmen podyumda

Öne Çıkan Yorumlar

Henüz hiç yorum yapılmadı. İlk yorum yapan olmak ister misiniz?

Ücretsiz üye olun

  • Favori makalelerinize hızlı erişim sağlayın

  • Son dakika haberleri ve favori sürücülerle ilgili bildirimleri yönetin

  • Yorumlarınızla sesinizi duyurun

Motorsport prime

Premium içeriği keşfedin
Prime'a abone ol

EDİSYON

Türkİye