Miami GP'si, F1'de yeni bir çağ mı açıyor?
2017’de pek çoğumuzun severek takip ettiği bu spor, Liberty Media adında bir şirket tarafından alındı. Ve gittiği yolda neler olacağını hepimiz merak ediyorduk. 5 sene sonra geldiğimiz nokta ise, çok küçük bir zümrenin beklediği bir nokta oldu.
Sizin Köşeniz
Motorsport.com takipçilerinin hazırlamış oldukları yazılar
Dün yapılan Miami yarışını izlerken kendimi bir üvey evlat gibi hissetmeye başladım. 4 yaşından beri severek izlediğim bu spor, sanki benden alınıp başka birine verilmeye çalışılıyordu. Ki durum tam olarak böyle olsa da, biraz bizden koparılmaya başlanmadığını söylemesek yalan olur herhalde. İşe oldukça pragmatik bakıyorum ve bunun, ekonomik olarak bir şirketin gidişatı için çok doğru bir hamle olduğuna inanıyorum. Ancak bu sadece bir şirket değil. Bu, Formula 1. Pek çoğumuzun gecesini gündüzüne kattığı, geçen bu zorlu günlerde keyfimizi azıcık yerine getiren nadir alanlardan bir tanesi.
Ancak tüm bu buhranlı havadan biraz uzaklaşıp, Liberty Media’nın F1’i getirdiği yere odaklanmak istiyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim, Liberty Media işin ulaşılabilirlik tarafında muazzam bir iş yaptı. Buna en büyük örnek Netflix’te yayınlanan Drive to Survive olacaktır muhtemelen ama ben dikkati başka bir yere çekmek istiyorum: F1’in YouTube kanalı. Bernie Ecclestone yönetimindeki F1’de YouTube içerikleri gerçekten sınırlıydı. Tabii ki bunda YouTube’un o zamanki popülerliğinin de etkisi var, ancak resmi hesapta bulunan videolar gerçekten çok sınırlıydı ve Liberty Media, 2017’de başa geçer geçmez yeni içerikler ortaya koymaya başladı ve pistlerde izlediğimiz bu adamları daha yakından tanıma fırsatı yakaladık. Şu an ise sadece F1’in kendisi değil, takımlar da bu işte büyük bir başarı yakaladılar. Bunun en basit örneği şu: 2020’den beri Hollanda’da yaşamaktayım ve buradaki Türk arkadaşlarım, F1 ile hiç ilgilenmiyorlar. Ancak arkadaşlarımdan bir tanesi TikTok’ta gezerken bir anda stroopwafel’ın – Hollanda’nın çok ünlü bir tatlısı, kısaca karamelli bir waffle – nasıl yapıldığına dair bir video karşısına çıktı. Ben TikTok kullanmıyorum ancak algoritmasının ne kadar kendine özgü olduğunu biliyorum. Burada garip olan bir şey yok aslında. Hollanda’da oturan birinin karşısına, o bölgenin tatlısı çıkıyor. Buradaki garip olay, bu videonun McLaren’in resmi TikTok hesabından yayınlanmış olmasıydı. Bu olay, Zandvoort’ta yapılan yarış hafta sonu sırasında olmuştu ve McLaren, koyduğu tek bir videoyla F1’le alakası olmayan bir insanın ekranına kendini sokabilmişti. Bu durum, o arkadaşımın F1’e ilgi duymasına neden olmadı ancak denizde bir sürü balık var ve bu balıklardan birkaçını tutmayı başarsan, uzun vadede bir kâr elde edebiliyorsun. Bu tür şeyler benim çok hoşuma gidiyor çünkü bu, takımların yeni dünya düzeninde kendilerini ve sporu ayakta tutabilmek için doğru adımları takip ettiğini gösteriyor. Sonuçta F1, Liberty Media tarafından satın alındığı 5 sene içerisinde inanılmaz bir taraftar kitlesi yakaladı: lisede F1’den haberi dahi olmayan arkadaşlarım, 2021 Abu Dhabi GP’sinde olanlar hakkında benim fikirlerimi sordular.
Fans watch under the Hard Rock Stadium cover
Fotoğraf: Mark Sutton / Motorsport Images
Tüm bu olanlar işin güzel tarafı. Sonuçta sporumuz, daha geniş kitlelere yayılıyor bunu kim istemez? Belki istemeyebiliriz aslında.
Bu spora hepimizin özel bir bağı var. Çünkü bu spor farklı bir spor. Dünyanın en iyi 20 pilotu, dünyanın en hızlı araçlarıyla hem hayata, hem de birbirlerine meydan okuyorlar; hem de o anın kazananı olmak istiyorlar. Tabii ki bunun yanında milyon dolarlar kazanıp inanılmaz bir üne de sahip oluyorlar ama pilotların %90’ının ilk amacının para ve şöhret olduğunu düşünmüyorum. Bu spor kendine çok özgü bir spor ve bunun özgünlüğünü insanlara göstermek için ipin ucunu kaçırmaya gerek yok. İpin ucunu kaçırmak derken; Drive to Survive’da hikayeyi daha dramatik yapmak için yalandan mücadeleler oluşturmaya, V10 dönemindeki motor sesleri kullanmaya, başka yarışlardaki takım telsizi konuşmalarını kullanmaya gerek yok. Çünkü bunlar yapay. Dün yapılan Miami GP’de benim burnumdan soluma nedenim de, Ferrari’nin saç baş yolduran strateji hatalarıyla beraber, yarış sırasındaki yapaylıktı. Bu yapaylığı göz önüne de serdiler çünkü gerçekten yapay bir havuz yarattılar – tahtadan. Buna aslında, dördüncü element olarak tahtayı eklediler diyerek, çok sevdiğim G.O.R.A filmine de minik bir gönderme yapmış olabilirim (Cem Yılmaz kesin bu yazıyı okuyordur zaten!). Tüm bunların üstüne yarış podyumundaki polis korteji, Amerikan Futbolu kaskları bindi ve benim sinirim iyice tavan yaptı. Çünkü kendimi bir köşeye atılmış hissettim. Artık bu spor benim ilgimi çekmeye çalışmıyor çünkü, benden başka insanları çekmeye çalışıyor. Ve açıkçası bu hissi kıskandım. Şimdi de kıskançlık psikolojisiyle onları yere vurmaya çalışacağım!
Marina atmopshere
Fotoğraf: Jon Noble
Şaka bir yana, artık dünyada sürdürülebilirliğin önem kazandığı bir döneme geldik. COVID-19 pandemisi öncesinde, geldiğini belli eden ve pandeminin gelişiyle beraber etkisini daha artıran dünya çapındaki ekonomik kriz, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle beraber tavan yaptı. Ve sürdürülebilir bir ekonomideki herhangi bir ülke veya şirket, bu krizi rahat bir şekilde geçebilirdi. F1’in, işin çevre tarafında sürdürülebilirlik için 2030’a kadar koyduğu hedefler var – eminim ekonomi kısmında da bulunuyordur, bundan sadece bizim haberimiz yoktur. Ancak F1’in Amerikan marketindeki bu etkisi de sürdürülebilir gibi gözükmüyor – en azından benim açımdan.
Böyle bilimsel bir vakaya çok duygusal bakıyor olabilirim, belki de haklıyım bilemiyorum. Zaman ne olacağını daha iyi gösterecek. Bana göre, dijitalin bu kadar etkiye sahip olduğu bir dünyada her an her şey olabilir. İptal etme kültürünün de bu kadar geliştiği bir dönemde F1, tek bir hatasında Netflix kitlesini kaybedebilir. Bahsettiğim bu Netflix kitlesi aslında F1’i sadece Drive to Survive’dan izleyen kitle. Yani bir drama arayan bir kitle. Elbette Drive to Survive sonrasında sürekli olarak F1’i izlemeye başlamış bir kitle de vardır ancak genele baktığımızda bu kitlenin F1’i sadece sosyal medyadan göz ucuyla takip ettiğini gözlemliyoruz. Elimde buna dair bir veri yok, ben sadece bir gözlemimi ortaya koyuyorum. Bu sistem de F1 açısında hiç sürdürülebilir bir sistem değil. Çünkü ortaya çıkacak herhangi bir sorunda bu kitle, gemiyi terk eden ilk kitle olacaktır. Kemik kitle, yani her yarışı sürekli olarak takip eden, analiz eden kitle, bu gemide kalmaya devam edecektir. Çünkü her sene izlemeye devam edecek olan, F1 Store’dan tişört alacak olan kitle bizleriz. Bunu 10-20 sene sonra yapacak potansiyele sahibiz. Ancak bu tür şovlar, bu tür yapaylıklar, kemik kitleye zarar veren şeyler. Ve bu da sürdürülebilirliği etkileyen çok önemli bir faktör.
Max Verstappen, Red Bull Racing, 1st position, on the podium with his trophy and Miami Dolphins helmet
Fotoğraf: Mark Sutton / Motorsport Images
Bilmiyorum ben kendimi çok önemli biri görüyorum belki de, F1 yönetimi durumdan gayet memnun olabilir. Sonuçta para onların cebine giriyor. Ancak, ben işin sürdürülebilirlik örneği kısmında yanlış olsam bile, Drive to Survive izleyenleri sürekli izleyen yapmadıkları sürece getirdikleri her şey geçici olacak. Miami GP’sinin şov rezaleti, beni F1’e küstürmeyecek tabii ki. Sonuçta gelecek sene Las Vegas GP var ve buradaki şov, onun çeyreği bile etmeyecek muhtemelen.
Bu nedenle bana göre F1’in izlemesi gereken yol, iki taraf arasındaki dengeyi yakalamak olmalı – podyum öncesinde pilotların odadaki sohbetlerinin canlı yayınlanması, kemik kitle için mükemmel bir haberdi mesela, üzerine çalışılabilecek daha çok fazla şey var. Sonuçta futboldaki Super League fikri, futbolun tamamen para için oynanıp ruhunun bir kenara atılacağı düşüncesiyle, taraftarlar tarafından engellendi. Bu iki vaka tamamen aynı değil – birinde Amerikalılar takımların sahibi, diğerinde sporun sahibi ancak bu ruhun öldürülmesini de istemiyoruz. Pilotlar, her ne kadar güvenlik önlemleri çok üst bir seviyeye getirilmiş olsa da, saatte 300 km hızlara çıkarak hayatlarını tehlikeye atıyorlar ve bu sırada bir mücadele veriyorlar. Bu, sadece para için yapılabilecek bir mücadele değil çünkü şu bir gerçek ki, bu işten en çok para kazanmış olan sporun en büyük efsanesi, geçirdiği kazadan dolayı şu an hâlâ komada yatıyor ve tüm bu kazandığı para bile onun ayaklanmasına yardımcı olmadı. Bu, içerisinde ruh, hırs ve mücadele aşkı barındıran bir spor. Bunu öldürmek gerçekten büyük bir hata olur.
Not: Yazıyı okur okumaz Bernie Ecclestone'un Amerikanlaşma ile ilgili açıklamalarını okudum. İster istemez 90 yaşında gibi hissettim kendimi. Belki de F1'e karşı eski kafalıyımdır, tam emin değilim.
Motorsport topluluğunun bir parçası olun
Yorumlara katılınBu İçeriği Paylaşın veya Kaydedin
Öne Çıkan Yorumlar
Abone olun ve Motorsport.com'a reklam engelleyicinizle erişin.
Formula 1'den MotoGP'ye kadar doğrudan padoktan haber yapıyoruz çünkü biz de sizin gibi sporumuzu seviyoruz. Uzman gazeteciliğimizi sunmaya devam etmek için web sitemiz reklam kullanıyor. Yine de size reklamsız bir web sitesinin keyfini çıkarma ve reklam engelleyicinizi kullanmaya devam etme fırsatı vermek istiyoruz.